Çocuklar, bir evin neşesi, bir ülkenin geleceği… Anne babanın yaşam sevinci, umut ışığı…
Yetişkin her erkek ve kadın hayatta mutluluğu yakalayacağı kişiyi bulduğunda bir yuva kurmak ister.
Yuvanın temeli sevgi ve saygı ilkeleri doğrultusunda atıldıktan sonra bir ve ya birkaç çocukla taçlandırılır, kuvvetlendirilir bu temel. Bazı toplumlarda çocuğun anlamı yaşlılığında anne babaya bakacak bir birey olurken bazı toplumlarda ise soyu sürdürecek bir temsilcidir, yani bir nevi insanın kendini geleceğe taşıması yarına kalma isteğidir. Bazı ailelerde ise çocuk, anne ve ya babanın kendi çocukluğunda olmak isteyip de olamadığı kişilik modelinin oluşturulma çabasıdır. Hepimiz çocuğumuzu çok severiz. Onun için hep en iyisini isteriz. İyi bir çocuk olsun, başarılı bir öğrenci olsun, iyi okullarda okusun, iyi bir işi olsun... Olsunda olsun diye devam eder isteklerimiz. Etrafınızdaki insanlar çocuğunuzdan övgüyle bahsetsinler, Ahmet Beyin oğlu doktor olmuş, Ayşe Hanımın kızı mühendis olmuş desinler isteriz belki de. Bu uğurda yapamayacağımız hiçbir şey yoktur. Maddi durumu en iyi olandan, en kötü olan aileye kadar hepimiz onların istekleri için çalışır, bir dediklerini iki etmemeye gayret gösteririz. Çünkü giderek maneviyattan uzaklaşıp, maddenin esiri olmaya başladığımız dünyada sevginin en büyük göstergesidir, çocuklarımız için harcanan para. Hatta çocuğumuzla ilgili herhangi bir problemle karşılaştığınız da içimizi rahatlatmanın en kolay yoludur. Bu konuyla ilgili birkaç cümlenizi tahmin edebiliyorum.
- Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim daha ne yapacağım ben bu çocuk için?
- Her istediğini yaptım ne istediyse aldım, bir şey esirgemedim ondan.
- Daha iyi bir geleceği olsun diye gece gündüz demedim çalıştım, diye devam edip gider cümlelerimiz.
Siz hiç çiçek yetiştirdiniz mi? İlk önce çiçeğe uygun bir toprak ve çiçeğin rahat büyüyeceği bir saksı lazım. Sonra güneşi rahatça görebileceği uygun bir yer gerek. Günlük su vermeniz gerektiğini zaten söylememe gerek yok. Hele bunlardan ziyade yapraklarına dokunmanıza ve hatta çiçeğinizle konuşmanıza çiçek olduğu halde son derece ihtiyacı var. Nede olsa o bir canlı.
Bir çiçeğin bile bu kadar bakıma ihtiyacı varken bir çocuğun ihtiyaçlarını sadece maddi boyuta indirgeyebilir miyiz? Cebine parasını koyup, ben zaten çocuğumu çok seviyorum diyebilir miyiz?
Bebek daha anne karnındayken her şeyi hissetmeye başlar. Onu isteyip istemediğinizi, sevip sevmediğinizi. Hatta yeni doğmuş bir bebekle konuşup bir şeyler anlatırsanız sizi dinlediğini bile görebilirsiniz. Daha 3 yaşındaki bir çocuğun size sorduğu bir soru karşısında şaşırıp, büyümüş de küçülmüş bu bile diyebilirsiniz. Bebekliğinde annesi tarafından sevilen, daha doğrusu sevgiyi dokunarak gösteren, bebeğin isteklerini tam vaktinde ve eksiksiz yerine getiren(mamasını yedirmek, altını temizlemek gibi) annelerin çocukları büyüdüklerinde kendine güvenen mutlu bireyler olmuşlardır.
Çocukların fiziksel ihtiyaçlarını karşılayacak maddesel gereksinimlerden ziyade, ruhlarına hitap edecek, onları mutlu bireyler haline getirecek manevi doyurucular gerekmektedir. Çocuğunuzu sevin ona dokunun, saçını okşayın, öpün, koklayın… Unutmayın kaç yaşında olursanız olun sizlerde zaman zaman sığınacak bir liman arasınız, omzunda ağlayacak bir eş, dizlerinde huzur bulacağınız bir anne…
Sevginin, sevilmenin yaşı yoktur. Çocuklarınızı bu sevgiden mahrum etmeyin. Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun günlük en az bir saatinizi ona ayırın. Gününün nasıl geçtiğini, canını sıkan bir şey olup olmadığını sorun. Hatta gerekiyorsa oturun birlikte ders çalışın, kitap okuyun, birlikte sinemaya gidin… Siz yeter ki çocuğunuzla vakit geçirmek isteyin, yapacaklarınızın listesi uzayıp gidecektir.
Çocuğunuzu sevin ki o da insanları sevmeyi öğrensin.
Çocuğunuza saygı duyun ki o da size ve başkalarına saygı duymayı öğrensin.
Çocuğunuza karşı dürüst olun ki o da adaleti, dürüstlüğü, güvenmeyi öğrensin.
Unutmayın, anneler ve babalar! Hayattaki en büyük kariyeriniz nasıl çocuk yetiştirdiğinizdir…
M. Duygu TÜRKMENOĞLU
Rehber Öğretmen